Girişimcinin Günlüğü: Bölüm 1

Sizi yıldızlara ulaştıracak bir fikriniz var. Evet, bu iyi bir fikir, muhakkak tutacak. Tutmalı…

Fikrinizi sunacaksınız, paranız az… İkna edici olmalı.  Altyapısı nedir?

Pazar verileri? Ürün-pazar uyumu? Problem tanımı… Ya ortada görünür bir problem yoksa? Teknolojinin kariyeri biraz da görünür olmayan ya da henüz “talepleşmemiş” problemlere çözüm bulması değil midir?

Başa dönelim, ben size girişimcilik dersi verecek değilim. Herkesin kafasını meşgul eden, iştahını kabartan, her kafadan ses çıkan bu kutsal elmayı canımın istediği yerinden ısıracağım. Hatta bu soruları kovalamaca oyununu etkileşimli de yapabiliriz. Sizlerin fikirlerinden de istifade etmiş olurum. Belki bu yolculuk bizleri ilginç bir yere götürür, kim bilir…

İsterseniz şuradan başlayalım…

Pazar büyüyorsa fırsat vardır ya da fırsat varsa büyüme rakamında görünmelidir.

Hımmm… Evet ve hayır.

Şöyle ki, pozitif büyümenin varlığı olumlu bir göstergedir.  Örnekleyelim; Covid-19 ile beraber artık farklı bir çağda yaşadığımızı iyice hissetmeye başladık. E-ticaret hayatımıza, daha dün kapımıza siparişleri komisyon karşılığı getiren “kapıcılar kralı” Seyyid kadar yerleşti (bu vesileyle büyük sanatçılarımızı sevgiyle anmak isterim).

E-ticaret verileri Covid-19 öncesi ortalama perakende verilerinin takriben 4 katı büyüyordu. Son gelen veriler ise bambaşka renkler içeriyor.

Hürriyet’in haberine göre Ticaret Bakanımız Ruhsar Pekcan, Türkiye’nin e-ticaret hacminin yılın ilk 6 ayında geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 64 büyüdüğünü ifade etti.

Dünyada da durum farklı değil.

Amerikan perakendeciler Walmart ve Target’tan ciddi Q2 artış rakamları geliyor. Walmart 2. çeyrekte e-ticaret gelirlerinin %97 artış gösterdiğini belirtti. Target ise 2. çeyrek kıyaslanabilir e-ticaret gelir artışının % 195 (!) olduğunu okuyoruz.

“O zaman bir e-ticaret fikri geliştirmek lazım abi, para orda. Bırak Amerika’yı baştan mı keşfedeceksin, 10 tane fikrim var birisi muhakkak tutar. Ya o değil de, şu Bitaksi, ya da Getir gibi bir şey kaça yazılır abi? “

Aklın yolu bir değil mi… Ama bakınız bir gösterge daha var.

E-ticaret Yatırımcıların Kısa Listesinde Değil

E-ticaret gelirleri volkan misli patlamasına rağmen yatırımcı ilgisi az. Evet az! Valla ben de link’in yalancısıyım, bana inanmıyorsanız linke bakın.

Sebep? Sebepler çeşitli ve açıkçası ikna edici.

E-ticaret uzayında Amazon, Google, Instagram gibi varlıklar var ve herhangi alakasız gibi görünebilecek girişimi yerle bir etmesi genellikle sadece bir karar meselesi (kill zone theory).  Geçmişteki pek çok başarılı girişim mobil teknolojilerin yeni geliştiği, müşteri edinme maliyetlerinin çok daha düşük olduğu dönemlerde yapılmıştı, artık daha zor. Ayrıca şimdiki pek çok bağımsız fikir bu devlerin altında kısıtlı da olsa hayat buluyor.

Ya da yatırımcı başlangıç yatırımı olarak topa girse de, erken dönem büyüme beklentileri gerçek bir ürün/model geliştirmeye, ürün farklılaşmasına tercih edildiğinden değer öldürüyor. Zaten rakamlar da ileriki basamaklarda büyümeyi yansıtmayan ilgiyi ortaya koyuyor. Dünyada da son zamanlarda çok fazla sayıda yatırım alan e-ticaret girişimi yok.

Şöyle ki dünya az sallansa, teknoloji çatlakları doldurmak için hızla hareket ediyor, teknoloji kadar eski hikaye..

Tabiri caizse “büyük bir tech-tonic” hareketin arifesinde miyiz? Tıkandık kaldık mı? Bu mudur yani?

Pazarlamanın Ontolojisine Yeniden Bir Yolculuk Gerekli

Belki sorunun temeline inmek için pazarlamanın ontolojisine (yeniden) bir yolculuk gerekli.

Çok basite indirgeyerek pazarlama için, insanlık için faydalı, pazarlamacı ve paydaşlar için karşılıklı alış-verişle gerçekleştirilen kazançlı bilgi ve pratikler diye düşünebiliriz. Ontolojik yanı, pazarlama bilgisinin özünü, pazarlamanın doğasında olan hakikatin ve gerçekliğin özünü kapsar.

Dilerseniz başlarken elimize boş bir kağıt ve kalem alıp “nasıl olsa daha iyi olurdu?” diye hayal edelim (hatta isterseniz şu kenardan güzel bir nehir aksın…)

Ben aklıma ilk gelen problemleri yazayım. Hatta sizler de katkılarınızla bu yolculuğa şekil verin.

  1. Güvenlik problemi
  2. Siber dünya kirliliği (hedef gözetilmeden üzerimize “pıslatılan” reklamlar ki bu pazarlamacıların da en büyük ziyanlarındandır..)
  3. Komisyon bedelleri
  4. Verimsizlik/bürokrasi/Sınırların varlığını hala hissettirmesi

Unicorn Gözümüzün Önünde Bir Yerlerde

Başlangıç referansı olması açısından gelecek vizyonumuzu şöyle ifade edebilirim: halka açık olmalı ve halka hizmet etmeli, ancak daha da önemlisi, teknolojisine halk tarafından ihtiyaç duyulmalıdır.

Meşhur MBA hikayesidir, Nokia’nın çıktığı coğrafyanın(Finlandiya) üzerinde çok seyrek yerleşim olan pek çok adadan oluşmasının mobil iletişim fikrine nasıl ışık tuttuğu ve onları var eden coğrafi stratejinin daha sonra nasıl engele dönüştüğü (silikon vadisinin inovatif bir vakum oluşturması).

Evet coğrafya kaderdir. Güzel bir kaderimiz olduğuna inanmalıyız. Unicorn gözümüzün önünde bir yerlerde, belki elbise dolabımızda saklandı, dikkatli bakarsak görebileceğiz. Aklımızdaki soruyu hepimiz bir kenarından yorup, çözeceğiz. Belki teknoloji iş modelini tanımlayacak, belki iş modeline göre geliştirme yapmaya çalışacağız.

Türkiye’den dünyayı kucaklayacak bir iş modeli ortaya konulabilir mi? Engeller nelerdir? Aşılabilir mi?

Gelecek yazılarda bu sınırların olmadığı bir dünya çizmeye çalışacağız. Eminim pek çok parlak fikirler çıkacaktır. Sizlerin de katkısını bekliyorum.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir