Kariyer Yolunda…

Profesyonel iş hayatında mücadele eden tüm çalışanların rekabet edebilirliklerini arttırmak ve daha iyi koşullarda, tatmin oldukları işi yaparken kendilerini gerçekleştirmek, kariyer basamaklarında yükselmek, maddi & manevi tatmini birlikte yaşamak gibi aslında birçok unsuru bir araya toplayabileceğimiz ve -müsade olursa- kendilerine bir hayat hediye edecek işleri olması hepimizin hayali.

Bu hayalin gerçekleşmesi elbette çalışana ait yetenek setinin, doğru vizyon, uyumlu ekip, egosuz ve diyaloğa açık yönetici, erişilebilir finansal kaynaklarla buluşmasına ve dahası mutluluk veren bir çalışma ortamına bağlamak adil olurdu.

Hepimiz Kendi En İyi Versiyonumuzu Yaşama Dürtüsüyle Hareket Ederiz

Eskiler; “yerine düşersen gül, düşmezsen kül olursun” diye özetlemişler. İçinde bulunduğun ekosistem, dahası ülke ve dünyanın siyasi konjonktürü, anı kuşatan makro gerçekler bir yana gülün gül olarak açması için gül dna’sına sahip olması gerektiği de aşikar.

Peki nedir doğuştan gelen yetkinlik ve özelliklerimizin, kişisel potansiyelimizi hep güncel ve üst seviyede tutmamızla, iş yaşamında insan, ekip ve olaylara olan tutumuz ve insana özgü karşılaşmalarımızla harmanlayıp bizi başarıya ya da başarısızlığa götürmesi muhtemel senaryolar?

Kişisel gelişim, girişimcilik, öz-disiplin, NLP, meditasyon ya da “hiç ölmeyecekmiş gibi dünyayı imar etme” anlayışı hangi birinden güç alıyorsak alalım hepimiz aslında kendi en iyi versiyonumuzu yaşama dürtüsüyle hareket ederiz.

En İyisi Nasıl Olurum?

En iyisi nasıl olurum? Kendi en iyi versiyonumu nasıl gerçekleştiririm? Varmak istediğim yere nasıl giderim? Tüm bu soruların sınırsız cevabı bulunabilir. Bunların çoğunun tek bir anahtar cevapla tüm bireylere uygunluğu da boyacı küpü misali pek mümkün olmaz.

Yine de bilineni tekrar etme riskini alıp, duyulmuş ve görülmüş olanı (dinlenmiş ve bakılmış değil) yazarak bazı tavsiyeleri önce kendime sonra okuyucuya aktarma özgürlüğünü kullanmayı isterim.

  • Anda olmak/kalmak: Vizyonsuz patronun gözüne girmek için ofise erken gelmek etkili olacakken, vizyoner liderler “anda olmanızı/kalmanızı” önemserler. İngilizcede “working around the clock” tabiri ‘günün 9-17 dönemini saatine bakarak çalış veya her sabah geç gelip akşam erken çıkmak için acele et’ anlamına gelmediği gibi, aksine zamandan bağımsız önce kendine sonra yaptığın işte mükemmeleşme adına işine yatırım yapmaya daha yakın bir anlam içerir. Anda olmak/kalabilmek ise üreteceğimiz çıktıya odaklanıp, süreci her an iyileştirebilmeyi göze alarak yaptığımız işin daha doğru yapımına katkıda bulunmak olmalıdır.
  • Akranlarından Öğrenmek: Ralph Waldo Emmerson’dan sevdiğim bir alıntı şöyle diyordu; “Çocuğumuzu okula öğretmenlerden öğrensin diye göndeririz, ama bildiği her şeyi akranlarından öğrenip gelir.” En çok vakit geçirdiğimiz kişilerin ortalamasına evrildiğimiz gerçeği de ayan beyan ortada durur hep. Soru sormaktan çekinmemek, firmada yeniysek burada daha uzun zamandır çalışan akranlarımız ve başarılı gördüğünüz insanlarla etrafınızı çevirmeniz çok önemli. İnsanlardan geri bildirim istemek ve ileri bildirim vermeyi alışkanlık, tatlı bir ritüel haline getirmek bilginin ve tecrübenin akışkanlığını arttıracaktır.
  • Büyümek: İş yeriniz büyüdükçe, ilerledikçe, ürün gamı, operasyonel çeşitliliği, pazar payı ve cirosu, karlılığı arttıkça daha önce olmayan kapıların çalınacağı, bize bu kapıların açılacağını ve yolda çok değerli tecrübe ile yetkinlikler kazanacağımızı bilmeliyiz. Yani biz hareket halindeyken içinde bulunduğumuz sistemin de hareketli olması fırsat pencerelerini çoğaltıp genişletecektir yeter ki o pencereyi görüp perdeyi aralayalım.
  • Yakından İlgilenmek: Pazarlama biriminde rol almamız, UX’e gözümüzü kapayacağımız anlamına gelemeyeceği gibi, finans ve muhasebenin derin denizlerinde seyir halinde oluşumuz Ar-Ge ekibinden uzak bir adacık olduğumuzu da söyleyemez bize. Bilgiye ve öğrenmeye olan açlığımız, bizi kuşatan çalışma arkadaşlarımıza da büyümeye ve ilerlemeye ne kadar açık olduğumuzu gösterecektir.
  • Kendi sorularınızı yanıtlamak: Bu elbette yöneticilerinizin yakasından düşün ve soru ve sorunlarla onları boğmayın demek değil. Yalnızca sıralamayı biraz değiştirmek ve dar kapıdan geçmeye çalışmakla bir tutabileceğimiz, önce araştır sonra edindiğin bilgi ve önerilerle gel demek.
  • Firmanızın en hayati sorunlarını tespit edin ve bunların çözümüne katkıda bulunun: Akranlarınızın bocaladığı süreçleri daha iyiye evirmek için eğitimler tasarlayın ve bunu gerçekleştirin. Patronunuza, yöneticinize ve iş arkadaşlarınıza iş yerinizde kanayan yaranın nerede olduğunu sorun ve durumu düzeltmek için kendi çabanızın ne olacağını düşünün.

Çözümler Önermeniz Problemin Tekrar Etmeyeceği Anlamına Gelmez

Tüm bu öneriler ve dahası onlarca blogda ve sosyal medyada karşımıza çıkan motivasyon arttırıcı metinlerde/konuşmalarda bulunabilir. Çoğunun yanıtı, kişinin yapacağı yatırımın en çok kendine bakan yönüyle gerçek bir kazanca dönebileceği ve asla pes edilmemesi gerektiği önerisidir.

Bu yönüylekuru bir hırs uğruna yükselmeye çalışmaktan ziyade etkin olmayı istemek ve sesinin duyulması, varlığının bilinmesi ihtiyacından yola çıkanların etik stratejiler kullanarak büyüme arzusu daha temelli bir plan olacaktır. Çözümler önermeniz illa çözümü bulacağınız ve problemin tekrar etmeyeceği anlamına gelmeyecektir. Ancak, sorun çözücü sıfatı hiç de azımsanmayacak bir şekilde kariyerinize katkıda bulunur. Unutmayın, sorun çözücü ünvanı organizasyon şemasında yoktur belki ama gönüllüsünü hep görünür ve bilinir kılar.

‘İşi erken ve sorunsuz bitirirsem yeni iş kilitlerler’ paradoksu: Ekip lideriniz, yöneticiniz değişmez olmamakla birlikte uzun zaman kariyerinizdeki mentor ve tayin edici insan olmaya adaydır.

Bu gerçek, sizi kimsenin kölesi yapmaz ama işimizin en etkin, verimli olarak yapılması gerektiği gerçeğini de bize hatırlatır. Komşunun tavuğu gözümüze kaz görünebilir, dolayısıyla yöneticilerin nasıl da rahat bir çalışma hayatları olduğunu düşünmek işten bile olmaz çoğu zaman. Mütemadiyen bilmediğiniz boyutta çetrefil ve içinden çıkılmaz sayılabilecek sorunlarla boğuşmak zorunda olan yöneticilere el uzatıp yardım önermek sizi değerli kılacaktır.

  • Kendinize ve konfor alanınıza meydan okuyun.
  • Boş yere böbürlenmeyin, çok mütevazı ve utangaç da olmayın.
  • Kendinize bir koç, mentor bulun. Sizi bulmalarını beklemeyin.
  • Hata ve noksanlarınıza sahip çıkın, ego yapmadan bunları fırsat bilip sizi daha güçlü ve tecrübeli kılmasına izin verin.
  • Her fırsatta iş değiştirilen günümüz çalışma dünyasında, daha çok sorumluluk almak istediğinizi ve bunun ilk fırsatta hemen maaşınıza yansımasını istemeden yapın. Ortalama çalışma süresinin y ve mobil jenerasyonda 18 aya kadar indiği bu iklimde sadık ve sözünü esirgemeyen, kendini doğru ifade edebilen çalışana ne denli ihtiyaç duyuluyor, tahmin edemezsiniz.
  • Asla, anın sıcaklığında ve fevri bir şekilde e-posta göndermeyin, ulu orta yerde heyecanınıza yenilip bağırarak haklılığınızı savunmayın. İletişimin en güçlü muhtevası olan jest, mimik ve ses tonunuzun iş arkadaşınızı nasıl ikna ettiğine şaşıracaksınız.
  • Yöneticiniz tarafından engellendiğinizi ve desteklenmediğinizi düşünmeye başladığınızda resmi eskalasyon şemasını unutun ve etki edecek birisiyle konuşun. Ağaç değilsiniz, yerinizde mevsimlerin değişmesini beklemeyin.
  • Asla herkesin sevdiği altın personel ve hep iyi haberleri paylaşan biri olmaya çalışmayın. Bu zaman zaman evet, diğer anlarda hayır demenin gücünü anlamakla mümkün olacaktır. Ancak, neye evet ve neye hayır dediğinizi ve bunun şirketin ve kaynakların menfaatine olmasına özen gösterin.
Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir