Veri Temelli Şehircilik Anlayışı

Gülzar Haydar ne güzel ifade etmiş: “Şehir, bütün imla yanlışları, yalanları ve yırtık sayfalarıyla antropolojik bir el yazması kitaptır.” İmla yanlışları ve yırtık sayfaları ile her şehir kendine özgü bir geçmiş, her şehir kendine özgü bir anı barındırır. Bize düşen bu el yazması kitabı en güzel şekilde saklamak ve gelecek nesillere bırakmaktır.

İster tüm yanlışları ve imla hataları ile miras olarak aldığınız şehirler olsun, ister yeni kurduğunuz bir şehir, isterse aile bütçeniz olsun veri olmadan başarılı bir şekilde yönetemezsiniz. Zira Peter Drucker’ın dediği gibi “Ölçemediğiniz hiçbir şeyi yönetemezsiniz.”

Geçmişte Şehir ve Veri

Veriye dayalı şehirleşmenin tarihine baktığımızda ilk akla gelen iki husus kadastro ve nüfus sayımları olabilir. Kadastro tarihi milattan önce 2000’lere dayanırken nüfus sayımının milattan sonra ikinci yılda Çin’de yapıldığı rivayet edilir. Nüfus halen hem ekonomik kalkınma planlarının hem de makro bölge planlarının en önemli girdisini oluşturmaktadır. Bugün anlık olarak takip edilebilen nüfus bilgileri 1800’lerin sonunda oldukça meşakkatli bir işti. Öyle ki; sosyo-ekonomik durumlar hakkında bilgileri de içeren nüfus sayımları Amerika Birleşik Devletleri’nde ilk kez yapıldığında sonuçların açıklanması üç yıl sürmüştür. Sonraki yıllarda artan nüfus ve soru sayısı ile birlikte personel sayısının artırılmasına rağmen daha uzun süre almıştır. 1880 yılına gelindiğinde genişleyen soru setleri ile birlikte verilerin işlenmesi ve sonuçların açıklanması tam yedi yıl sürmüştür. O kadar uzun bir süre ki; sonraki nüfus sayımına sadece üç yıl kalıyordu. İşte bu zorluk beraberinde büyük bir inovasyon getirmiştir. Nüfus uzmanlarından Hollerith geliştirmiş olduğu bir cihaz ile sayımların üç ay içerisinde tamamlanmasına önemli bir katkı sunmuş olur. Ayrıca Hollerith makinelerini idareye satmak yerine kiralama yöntemini seçerek o günlerden yenilikçi bir iş modeli sunmuştur. 1

Küçük bir dipnot: Hollerith’in bugün dünyanın önemli teknoloji şirketlerinden IBM’in kuruluşunda rol oynamıştır.

Şehirlerde veri yönetiminin önemi konusunda tarihte Hollerith kadar önemli bir isim daha vardır: Dr. Snow. Sanayi devrimi ile gelen fabrikalaşma ve fabrikaların şehirlere kurulması sonucu 1850’lerde Londra büyük bir salgın ile karşı karşıya kalmıştır. Üç gün içerisinde 127 kişi hayatını kaybettiği salgın hakkında çalışma yapan otoriteler salgının hava kirliliği kaynaklı olduğunu ifade etmişler. Ancak Dr. Snow, bir salgın haritası oluşturmuş ve bu harita üzerinde konuyu analiz etmiştir. Ulaştığı sonuç: Salgının bir tulumbanın etrafında yoğunlaştığıdır. Ancak tulumbaya çok uzak bölgelerde de salgından yaşamını yitirenler olmuştur. Bunu gören Snow, bu bölgelerde ölenlerin yakınları ile de görüşür ve işin aslını öğrenir. Evet, uzak bölgelerde olmalarına rağmen bu kişiler de o tulumbanın suyundan içmişler. Ayrıca tulumbaya yakın olmalarına rağmen hastalığa yakalanmayanlar da o tulumbadan su içmeyenlerdir.  Böylece Dr. Snow elindeki bu harita ile sorunun kaynağının bir tulumba olduğunu ispatlar. Ancak şehir idaresi o dönem sorunun kaynağının “hava kirliliği” gibi daha muğlak bir alanda kalmasını ister ve Snow’un tezini kabul etmez. Dr. Snow bugün salgın biliminin önemli isimleri arasında yer almaktadır.2 Barcelona Eski Belediye Başkanı olan ve halen akıllı şehirler konusunda danışmanlıklarını sürdüren Antoni Vives şöyle ifade ediyor Snow’un yaptığını: “yaptığı şey çok basit ama çok kapsamlıydı, veri topladı, daha çok veri topladı.”3

Şekil 1: Dr. Snow salgın haritası 4

Akıllı Şehirler ve Veri

Şehirden beklentimiz daha yaşanabilir, daha güvenli, daha sürdürülebilir olmasıdır. Bu nedenle akıllı şehir tanımını şu şekilde yapıyoruz: “Paydaşları ile birlikte gerçekleştirdiği çalışmalar ile şehirde yaşam kalitesini yükseltmeyi amaçlayan, bu çerçevede gerekli olan fiziksel iyileştirmelerin yanı sıra bilgi ve iletişim teknolojilerini de etkin olarak vermeye odaklanmış, sakinleri tarafından emanet edilmiş olan kaynakları etkin ve verimli kullanmaya dikkat eden, tarihi ve doğayı korumayı ilke edinmiş, insan ölçeğinde sürdürülebilir bir şehirdir.” Eğer bu uzun tanımı tek kelime ile özetleyecek olursak “kaliteli” bir şehir olarak nitelendirebiliriz. Diğer tüm hedefler ve kullanılan enstrümanlar insanların “kaliteli” bir yaşam sürmeleri içindir. Peki insanların yaşamlarının kaliteli olmasını nasıl anlarız? Elbette, şehirciliğin her bir alanında ne kadar iyileştirme yaptığınızı ölçerek.

Antoni Vives Barcelona akıllı şehir çalışmalarını başlatırken motivasyonlarını şöyle izah ediyordu: “Biz Barcelona’da birçok soruna odaklanmanın yanı sıra yalnız yaşayan yaşlı bir kadının sağlıklı mı? İlaçlarını almış mı? Yemeğini yemiş mi? Yürüyüş yapmış mı? Elektrik ve doğalgaz faturasını ödemiş mi? Bilmek istiyorduk.”5 Tüm bunlar için elbette veri toplamanız gerekir.

Şehir yönetiminde iki yönüyle veri önemlidir: Birincisi doğrudan yönetimin bir zorunluluk olarak alması gereken kararların doğru bir şekilde alınabilmesi. Bu konuda en çarpıcı örnek (ki şahsen akıllı şehir kavramının buna indirgenmesinden rahatsız olmakla birlikte) çöp konteynerlerinin doluluk takibinin yapılması ve böylece dolu konteynerlerin hızla boşaltılması, boş konteynerlerin bulunduğu sokaklara araçların gereksiz yere gitmesinin önüne geçilmesi ve sonuç itibariyle bir rota optimizasyonunun gerçekleştirilmesi elde edilecek canlı veri ile mümkün olacaktır. İkincisi ise, vatandaşın taleplerinin, şikayetlerinin, memnuniyetlerinin ölçülmesi ve buna göre gerekli aksiyonların alınması için de veri önemlidir.

Şehirleri veri ile yönettiğiniz gibi veri ile denetlemeniz de mümkün olur. Buna öz denetim de diyebiliriz. Ne hedefledik? Neleri gerçekleştirdik? Neleri başardık? Bunları elimizdeki veriler yardımıyla ölçebiliriz. Ölçmek zorundayız. Şehirler için bu öz denetim verilerinin bir araya getirilmesi ile “şehir endeksleri” oluşturulmaktadır. Bu endeksler yardımıyla bir şehrin durumunu, başarısını ve başarısızlığını ölçümlemeniz mümkün olur. Bardağın ne kadarının boş olduğunu görmek ve bardağı doldurabilmek için yeni stratejiler geliştirmek mümkün olabilir. Endeksler genellikle şehirleri birbirleri ile yarıştırmak için kullanılmaktadırlar. Oysa olması gereken bir şehrin kendisi ile yarışması ve geleceğinin geçmişinden daha iyi olmasını sağlayabilmesidir. Örneğin, hava kirliliği konusunda iyi durumda olmayan bir şehir, hangi önlemleri almalı ki, şehir sakinleri daha temiz bir hava soluyabilsin. Elbette bir sonraki yıl alınan önlemler neticesinde daha iyi bir duruma gelinip gelinmediğinin ölçülebilmesi için sağlıklı veri toplama önemlidir.

Şehirde yapılacak iyileştirmelere iyi örneklerden birisi Güney Kore’nin başkenti Seul’dur. Özellikle büyük şehirlerde gece toplu taşıma talebine karşılık vermek ciddi bir çalışmayı gerektirir. Zira düşük bir talebe karşılık yüksek bir maliyetle karşı karşıyasınızdır. Seul bu hizmeti sağlamak üzere başlattığı çalışmalarına öncelikle sosyal medya verileri (Facebook, Twitter) ve taksi hareketlilik verilerini incelemiş, akabinde nüfus yoğunluk hücreleri oluşturmuş ve deneme hattını oluşturmuştur. GSM verilerini kullanarak ise duraklarda yoğunluğu tespit ederek sefer sıklığını belirlemiştir. Seul’un bu çalışmasında sosyal medya, GSM, nüfus gibi çok çeşitli verileri bir araya getirerek en uygun planı ortaya koymaya çalışması açısından diğer şehirlere örnek teşkil etmektedir.6

Veri yönetimi konusunda ilginç çalışmalardan birini Michael Bloomberg’in New York Belediye Başkanlığı döneminde Mike Flowers gerçekleştirir. 2011 yılında bir binanın bodrum katında meydana gelen bir yangından aralarında çocuklarında olduğu beş göçmen hayatını kaybeder. Aslında binaların bodrum katlarının kaçak yollarla göçmenlere kiraya verilmesi duyulan, zaman zaman denetimlerde ortaya çıkan bir husus olduğu söylenir ancak müfettişler birçok ihbarda da eli boş dönerler. Mike Flowers bu konuyu analiz etmek için su faturalarını kullanır. Su faturaları ile hanede yaşayan kayıtlı kişi sayısını karşılaştırır. Eğer ortalama tüketim üzerinde bir fark varsa ya fazla kişi yaşıyordur veya bir su kaçağı vardır. Böylece kaçak yaşayan insanları daha kolay tespit etmiş oldular. Projenin bonusu olarak da su kaçağı olan haneleri tespit etmiş oldular. 7

Şekil 2: Seul Büyük Veri Çalışması (Kaynak: Sounman Hong ve diğ., Big Data and government: Evidence of the role of Big Data for Smart cities, Big Data & Soceity January-June 2019 )

Afetler ve Veri

Bir şehrin veri kaynakları ile donatılması ve veriye dayalı yönetilmesi afetler sebebiyle de önemlidir. Şehirlerin nerelere kurulup nerelere kurulmaması gerektiği, kurulmak zorunda olduğu veya hali hazırda kurulmuş olan şehirlerin hangi önlemler ile hangi afet türlerine karşı dirençli hale geleceği veriler yardımıyla kararlaştırılır. Artık her türlü afete karşı haritalarımız mevcut, dolayısıyla bir bölgeye bir yapı yapılırken yalnızca deprem değil, tüm afetlere uygun olup olmadığına bakılabilir. En azından risk azaltılabilir. Burada temel kavram aslında risk ve riski öngörebilmektir. Bu da ancak veri ile olur.

Belirlediğimiz riskin içerisinde kalan olaylara zaten afet demiyoruz. Bunun için de veriler ile risk analizi gerçekleştirmemiz gerekir.

Peki diyelim ki, büyük bir doğa olayı veya insan kaynaklı bir olay meydana geldi ve bu olay bizim tahmin ettiğimiz riskin boyutlarını aştı ve “afet”e dönüştü. En istemediğimiz olay. Bu durumlar içinde öncelikle veri kaynaklarının ayakta kalmasını sağlamak durumundayız. Veri kaynakları ayakta kalmalı ki, afet anı tüm operasyonlar daha hızlı ve daha sağlıklı bir şekilde yürütülebilsin. Bugün bir operatörümüz mobil telefon verilerinden ülkedeki hareketliliği tahmin edebiliyor. HGS verisi çok az kullanılıyor. Bunun mutlaka artırılması gerekir. Plaka tanıma sistemi de kullanılabilir. Dezenformasyona dikkat etmek koşuluyla ve büyük verinin önemli bir veri kaynağı olarak sosyal medya verisi afet zamanlarında mutlaka kullanılmalıdır. Kitle kaynaklı veri araçlarından yararlanmalı, uydu ve İHA görüntüleri üzerine daha geniş çalışmalar yapılmalıdır. Ayrıca GSM operatörlerinden arama kaydı raporları (CDR)’da bir afet zamanı kullanılabilecek veri kaynaklarındandır.

Son yaşanan olaylardan sonra gördük ki; şehirlerin dijital ikizlerinin olması oldukça önemli bir konudur. Bu konuda Singapur’un oldukça güzel çalışmalar yaptığını biliyoruz. Bir başlangıç aşaması olarak en azından binaların kat planlarının afet yönetim ekiplerinin ellerinde olmasının ne kadar önemli olduğunu da müşahede etmiş olduk.

Hasılı afet olmaması için şehirlerin kurulumuna dikkat edilmeli, afetlere karşı olası riskler hesaplanmalı, buna rağmen öngörülen riskin üzerinde bir olay meydana geldiğinde de sağlık bir afet operasyonu için veri kaynakları ayakta kalmalıdır.

Mahremiyet

Tüm bunların çevresinde bir de sorumluluk var: Mahremiyet. Platon “Şehir kurmak insanlığın en büyük erdemidir” der. Bu erdemin bir parçası bugün kurulmuş olan şehirlerde mahremiyetin sağlanmasıdır. Şehir halkı, bizden güvenliğinin sağlanmasını bekler, huzur bekler, konfor bekler, hizmetlerin üst düzey ve hızlı olmasını bekler. Tüm bunlar için gerekli aksiyonların alınmasını ister. Bu aksiyonların içinde veri toplamak olduğunu da bilir. Ancak önemli bir konunun da altını çizer: “Mahremiyete dokunulmayacak.”

Şekil 3: Jeremy Bentham’ın panoptikonu Kaynak: (www.theguardian.com)

Eirik Lokke Mahremiyet isimli kitabında İngiliz filozof Jeremy Bentham’ın 1700’lerde ortaya attığı “panoptikon” kavramından bahseder. Ortasında gözetleme kulesi olan pasta dilimleri şeklinde bir hapishane düşünün, herkes gözetlendiğini düşünüyor ancak tam da emin olamıyor ve bu onların davranışlarını etkiliyor. Lokke bunu günümüz nesnelerin interneti (IoT) dünyasına benzetiyor. Tüm dünya gözetlendiğini tahmin ediyor ama tam da emin olamıyor. 8 Devletler ve yerel yönetimler vatandaşlarının emniyetlerini sağladıkları gibi mahremiyetlerinin de emin ellerde olmasını garanti altına almalıdırlar.

Son not

İngiliz matematikçi Clive Humby 2006 yılında “Veri yeni petroldür.” demişti. Bugün artık petrolden daha değerli olduğunu en büyük şirketler sıralamasından okumak mümkün.

Unutmayalım; daha iyi hizmetler sunmak için daha çok veri toplamalı ve daha yenilikçi teknikler ile işlemeliyiz. Şeffaf yönetim anlayışının bir parçası olarak da vatandaştan topladığımız verileri yine vatandaşların kullanımına açmalıyız. Bu hem şehrin denetimi hem de yerel girişimlerin çıkabilmesi ve ekonominin gelişim açısından önemlidir.

Yine altını çizelim ve unutmayalım: Mahremiyet kutsaldır. Topladığımız tüm verilerde kişisel mahremiyete halel getirilmemelidir.


1 Anthony M. Townsend, Smart Cities, W.W.Norton Company, 2014

2 UCLA, “John Snow and the Broad Street Pump on the Trail of an Epidemic”,

 https://www.ph.ucla.edu/epi/snow/snowcricketarticle.html (son erişim: 07 Haziran 2023)

3 Antoni Vives, Smart City Barcelona, Sussex Academic Press, 2018

4 https://www.nationalgeographic.org/activity/mapping-london-epidemic/ (son erişim: 07 Haziran 2023

5 Antoni Vives, Smart City Barcelona, Sussex Academic Press, 2018

6 Sounman Hong ve diğ., Big Data and government: Evidence of the role of Big Data for Smart cities, Big Data & Soceity January-June 2019

7 Stephen Goldsmith and Susan Crawford, The Responsive City, Jossey Bass, 2014

8 Eirik Lokke, Mahremiyet, Koç Üniversitesi Yayınları, 2017

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir